Prof. Dr. Erk: Sağlıklı olmak için detoks şart

VÜCUDUMUZ her gün içerden ve dışarıdan pek çok toksine maruz kalır. Normal metabolik faaliyetler sonucunda ortaya çıkan toksinlerin yanı sıra, dışarıdan aldığımız toksinler sağlığımızı tehdit eder. Peki, vücudumuzu bu zararlı maddelerden nasıl arındırabiliriz? İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk, bunun yollarını şöyle açıkladı:

TOKSİK BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ

Soluduğumuz hava, içtiğimiz su, tükettiğimiz besinler, içinde çalıştığımız ve barındığımız binalar, kıyafetlerimiz, kullandığımız kişisel bakım ürünleri, kozmetikler, temizlik malzemeleri pek çok toksik madde içerir. Bu toksik maddeler; hücrelerin işlevlerini bozarak, kalp ve damar hastalıklarına, karaciğer ve böbrek hasarına, demansa (bunamaya) yol açar. Gıda ve hayvancılık sektöründe doğal ortamdan uzaklaştırılmış kaynaklardan elde edilen işlenmiş, rafine edilmiş, ambalajlanmış besinler; tatlandırıcılar; katkı maddeleri toksik yükü artırmaktadır. Su kaynaklarını dezenfekte etmek için sulara ilave edilen klor, florid, arsenik ve alüminyum gibi bileşikler yanı sıra su kaynaklarına tarım alanlarından, insan ve hayvan atıklarından bulaşan nitrit ve nitrat gibi bileşikler ve diğer pek çok toksin insan sağlığını tehdit etmektedir. Makyaj malzemeleri, kremler, nemlendiriciler, parfümler, tıraş losyonları ve spreyler de pek çok toksik karakterde kimyasal içerir. Alkol, sigara, reçeteli ilaçlar, radyasyon ve aşırı fiziksel egzersiz diğer toksik yük nedenlerinden bazılarıdır.

VÜCUDUN DOĞAL DETOKS SİSTEMLERİ

Detoks, bu zararlı kimyasal toksinleri vücuttan atmaya yönelik bir süreçtir. Karaciğer, böbrekler, lenf, mide-bağırsak sistemi, cilt ve akciğerler bu süreçte aktif rol oynar. Böbrekler ve cilde açılan ter bezleri ile suda eriyen toksinler atılmaya çalışılır. Karaciğer vücudun en önemli detoks organıdır ve bağışıklık sisteminin en önemli unsurudur. Her an vücuttaki toplam kanın yüzde 25’i karaciğerden süzülerek temizlenmeye çalışılır. Karaciğer pek çok enzim üreterek bu toksinleri zararsız hale getirmeye çalışır. Bu enzimlerin üretilebilmesi için birçok besin maddesine ve antioksidan maddeye ihtiyaç vardır. Karaciğer öncelikle kendine gelen toksinleri enzimleri aracılığıyla oksitler ve sonuçta ortaya tehlikeli, zararlı “serbest kökler” adı verilen oksidan bileşikler açığa çıkar. Bu serbest köklerin ortadan kaldırılması için antioksidan besinlere ihtiyaç vardır. Bu besinler ancak çeşit çeşit farklı renkli bitkisel gıdalardan sağlanabilir (sebze, meyve, yeşillik, baharat). Detoks işlemleri sırasında karaciğer ve vücuda en fazla yardımcı olan maddeler A, B, C, E vitaminleri, karotenoidler, koenzim Q10, çinko, selenyum, bakır, mangan, glutatyon, N-asetil sistein ve alfa lipoik asit gibi bileşiklerdir.

MUCİZEVİ BİR BİTKİYE İHTİYAÇ YOKTUR

Piyasada detoks yapıcı özellikleri ileri sürülerek pazarlanan pek çok katı ve sıvı ürün bulunmaktadır. Bilimsel hiçbir temeli olmayan bu ürünlerden uzak durmak sağlık ve ekonomik açıdan son derece önemlidir. Detoks için mucizevi bir ilaç veya bitki bulunmamaktadır; detoks sağlıklı bir yaşam tarzı ve beslenme biçimidir.

BUNLARI YAPIN

Vücudu toksinlerden arındırmanın yolları şöyle sıralanabilir:

  1. Karaciğer toksinleri enzimleri aracılığıyla oksitler ve sonuçta ortaya tehlikeli, serbest kökler adı verilen oksidan bileşikler açığa çıkar. Bu serbest köklerin ortadan kaldırılması için antioksidan besinlere ihtiyaç vardır. Bu antioksidan besinler farklı renklerdeki bitkisel, mevsiminde ve mümkünse organik gıdalardan sağlanabilir.
  2. Sebze ve meyveler aynı zamanda lif, probiyotik ve prebiyotiklerden zengin gıdalar oldukları için bağırsaklar yoluyla da toksinlerin atılmasına katkı sağlar.
  3. Bazı günler oruç tutmak, saat 18.00’den sonra hiçbir şey yememek, vücudun dinlenmesi ve toksinlerden kurtulmak için etkili yöntemlerdir.
  4. Yılda üç-dört üniteyi geçmemek kaydıyla kan vermek, toksinlerin vücuttan uzaklaştırılmasına yardımcı olur.
  5. Düzenli fiziksel aktiviteyle terleyerek ve lenfatik kanalları harekete geçirerek toksinlerden kurtulabilirsiniz.
  6. Saunada açılan ter ve yağ bezleriyle suda ve yağda eriyen toksinler vücuttan elimine edilir. Özellikle yağda eriyen cıva gibi ağır metaller, dioksin ve PCB gibi endüstriyel toksinlerden bu şekilde kurtulmak mümkündür.
  7. Gün boyunca bol bol su içmek, vücudun doğal yoldan arınmasını sağlar.

ASTIM TEK BİR BELİRTİ DE VEREBİLİR

Tüm dünyada en sık görülen bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından birisi olan astım, Türkiye’de 4 milyonu aşkın bireyi etkiliyor. Ülkemizde, her 7-8 çocuktan biri ve her 12-13 yetişkinden birinin astım hastası olduğuna dikkat çeken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, hastalıkla ilgili şu bilgileri paylaştı:

Kronik bir hastalık olan astım, bronş etrafındaki kasların enflamasyonu (iltihaplanması) sonucu akciğer içi hava yollarının etrafındaki kasların daralmasıyla ortaya çıkıyor. Bu hastalık, genetik (ailesel), çocukluk çağında sık geçirilen enfeksiyonlara ya da alerjiye bağlı olarak gelişebiliyor. Astımın oluşmasında genetik ve çevresel faktörler rol oynuyor. Tanı konulabilmesinde hasta öyküsü büyük önem taşıyor. Kişinin yakınmaları, aile öyküsü, muayene bulguları ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulunduruluyor. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25’ken, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda risk daha da artıyor. Aile yakınlarında astım olmadan da genetik bazı bozukluklara bağlı olarak astım gelişebiliyor. Ayrıca alerji, obezite, hava kirliliğine maruziyet, sigara kullanımı gibi çevresel faktörler de astım gelişiminde rol oynuyor. Nefes darlığı, öksürük, göğüste ıslık sesi, göğüste tıkanıklık hissi, göğüste sıkışma hissi, göğüste baskı gibi semptomlar aralıklı oluyor ve genellikle geceleri ya da egzersiz sırasında kötüleşiyor. Gece özellikle sabaha doğru olan şikayetler astımın habercisi oluyor. Astımın tanısı için, tüm şikayetlerin aynı anda görülmesi gerekmiyor. Sadece öksürük ile seyreden astım vakaları da bulunuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için de hastalığı tetikleyen faktörleri iyi bilmek ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması gerekiyor. Ayrıca doktor kontrollerini ihmal etmemek büyük önem taşıyor.