Kemal Anadol, 1 Mart Tezkeresi’nin reddedilişinin yıldönümünde konuştu
Bugün 1 Mart Tezkeresi’nin reddedilişinin 21. yıldönümü. Türk siyasetinin önemli isimlerinden Kemal Anadol o tarihi oturumda TBMM CHP Grup Başkanvekili’ydi. Emperyalist işgale direnişin detaylarını SÖZCÜ’ye anlattı.
ABD’nin Irak’ı işgali ve Türkiye’ye asker yerleştirmesini içeren o tarihi tezkere sürecine nasıl gelindi?
Her şey 1989 yılında Berlin duvarının yıkılması ve ardından Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla başladı. Dünya coğrafyası değişmişti. SSCB ile ABD’nin başını çektiği iki kutuplu dünya, bir dehşet dengesine dayansa da savaş ihtimalini büyük ölçüde ortadan kaldırıyordu. Artık Amerika Birleşik Devletleri dünya jandarmalığını tek başına sürdürecekti.
Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte meydanı boş bulan ABD ne yaptı?
21. Asır enerji kaynakları yüzyılı olacağı için topraklarında petrol, doğalgaz ve su olan coğrafyanın önemi arttı. Bunlar olmaksızın dünyaya egemen olamayacağını düşünen ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’ni hazırladı.
Projenin ilk adımlarından biri Irak petrollerini ele geçirmekti.
Bu doğrultuda ABD Başkanı George Bush, Türkiye’ye, “Biz hava harekatı yapalım, Türk Silahlı Kuvvetleri de karadan Kuzey Irak’a girerek aşağıya doğru bize yardımcı olsun” teklifinde bulunmuştu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal bu öneriyi çok sevinmişti, “Bir koyup üç alacağız” diyordu. Ama TSK ülkenin maceraya atılmasına karşı çıktı. Harekat planı bozulan ABD, 28 Şubat 1991’de Suudi Arabistan’dan Irak’a yönelik bombardımanla savaşı kazandı. İşgal söz konusu olmadı. 36. paralelin üzeri uçuşa kapatıldı, burada, yani Kuzey Irak’ta, İsrail ve ABD çıkarlarını korumaya hizmet edecek bir garnizon devlet kurulması süreci başlatıldı. ABD denetiminde, Barzani ve Talabani’nin başına getirildiği Kürdistan kuruldu.
Birkaç yıl sonra ABD’yi Irak’a yönelik tekrar harekete geçiren neydi?
ABD’de 11 Eylül saldırıları olduktan sonra bu ülke önce Afganistan’ı, ardından da Irak’ı tamamen işgal etme kararı aldı. Esas amaç petrolü ele geçirmekti. Türkiye’de Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki 57. Koalisyon Hükümeti iş başındaydı. Ecevit savaşa karşı çıktı, ABD ordusunun Türkiye topraklarını kullanmasına da izin vermedi. Hatta hükümet ortakları Saddam Hüseyin’i ziyaret etmesini istemeyince, başbakan olarak değil, gazeteci sıfatıyla Bağdat’a gitti.
Ecevit liderliğindeki, DSP – MHP – ANAP koalisyon hükümetinin sona ermesinin ardından süreç nasıl devam etti?
Koalisyon ortağı olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 3 Kasım 2002’de erken seçim yapılmasını istedi. O tarihte seçim oldu ve yüzde 10 barajını aşabilen iki parti parlamentoya girdi. Recep Tayyip Erdoğan’ın genel başkanı olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi ile Deniz Baykal’ın genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi. AKP 363 milletvekili, CHP 178 milletvekiliyle mecliste yer aldı. Seçimden dört ay sonra ABD’nin Irak’ı işgal planı doğrultusundaki hükümet tezkeresi TBMM gündemine getirildi.
O tezkere neleri içeriyordu?
ABD, Türkiye topraklarını kullanarak, 4. Piyade Tümeni’ni Habur Sınır Kapısı’ndan Irak’a sokmayı planlıyordu. Afyonkarahisar, Adana, Batman, Çorlu, Diyarbakır, Malatya, Erzurum, İncirlik, Mardin, Muş, Gaziantep ve İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanlarını kullanmak istiyordu. Bunun yanı sıra, Doğu Akdeniz’deki iki gemiden kalkacak savaş uçakları ve helikopterleri için Türk hava sahasını kullanmak istiyordu. Ayrıca, İskenderun, Mersin, İzmir ve Taşucu – Ağalar Limanları da talepleri arasındaydı. Mardin, Midyat ve Silopi’de lojistik destek merkezleri kuracaklardı. Üç takviyeli tugayı kapsayan 23 bin 788 asker Türkiye’den Irak’a girecek, bu harekata destek verme gerekçesiyle 37 bin 742 asker de ülkemize yerleşecekti. Türkiye’de kalacak askerleri için cezai ve hukuki dokunulmazlık, vergi ve gümrük muafiyeti de talep ediyorlardı. Tezkerenin özü özetle buydu. Japonya’dan Almanya’ya kadar dünyanın çeşitli ülkelerinde askeri üsler kuran ABD’nin bir daha o yerlerden ayrıldığı görülmemiştir.
Tezkerenin Türkiye kamuoyunda yankıları nasıldı?
Başkent Ankara sözün tam anlamıyla sisler bulvarıydı. İktidar, asker ve basın çevrelerinde herkes gerçeği ve doğruyu bulmaya çalışıyordu. Görüşü ve tutumu net olan, milletvekillerinin tamamı Atatürkçü ve emperyalistlerden oluşan Cumhuriyet Halk Partisi’ydi. Genel Başkan Deniz Baykal, “Türkiye bu gayrı hukuki ve gayrı ahlaki savaşın cephesi ve karargahı olmayacaktır” diyordu.
İktidarın tavrı nasıldı?
Partinin genel başkanı Erdoğan henüz mecliste değildi. Milletvekilliği için seçim bölgesi Siirt’te çalışıyordu. Erdoğan’la birlikte Başbakan Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, Devlet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Gül’ün danışmanı Ahmet Davutoğlu gibi isimler tezkereye destek veriyordu. TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, Beşir Atalay, Zeki Ergezen gibi isimler karşıydı. AKP grubundaki İslamcı milletvekillerinin bir kısmı da Müslüman bir ülkede kan dökülmesinin vebalini düşünüyordu.
Milli Güvenlik Kurulu’nda durum nasıldı?
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tezkereye karşıydı. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tezkereyi savunurken, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman karşı çıkıyordu.
1 Mart 2003 günü gelip çattığında TBMM’nin tarihi oturumunda ne oldu? Dışarıda savaş karşıtı sivil toplum örgütlerinin eylemi vardı. Sadece halkımızın değil, dünyanın gözleri de üzerimizdeydi. Partimiz adına genel sekreter Önder Sav ve grup başkanvekili olarak ben söz aldım. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin anayasada yer aldığı 92. madde üzerinde durduk. Bu madde, “Milletlerarası hukukun meşru saymadığı hallerde haksız savaşa girme” diyor.
Kapalı oturuma geçildiğinde neler yaşandı?
Deniz Baykal, genel kurul salonunda dinleyici, seçmen, kamera olmadığında işaret ederek, vicdanımızla baş başa olduğumuzu, torunlarımızı etkileyecek bir sorumlulukla karşı karşıya olduğumuzu belirtti. Tarihi bir konuşmaydı. Böylece AKP Grubu’nu müthiş etkilemiş ve oylamanın sonucunu değiştirmişti. Elektronik oylama yapıldı. AKP 99 fire vermiş, tezkere 3 oyla reddedilmişti.
Tezkerenin sonuçları ne oldu?
Emperyalizm karşıtı duruşumuzla bir zafer kazandık ve ülkemizi ağır bir vebalden kurtardık. Tezkerenin onaylanacağına kesin gözüyle bakan, hatta oylama esnasında savaş ve yük gemilerini Akdeniz’de bekleten Amerikan yetkililer büyük şaşkınlık ve öfke içinde kaldı. Böyle bir şey ABD’nin başına ilk defa gelmişti. Bu acı yenilgiyi unutmayacaklardı. Irak’a Suudi Arabistan üzerinden girerek işgal ettiler. 1 milyondan fazla sivil Iraklı öldü. Yüz binlercesi göç etmek zorunda kaldı. Ülke üçe bölündü.
Tezkere reddinin Türkiye’deki yansımaları ne oldu?
“Hayır” oyu veren milletvekilleri politikadan tasfiye edildi. Karşı çıkan Atatürkçü ordu mensupları da tasfiye edildiler. CIA himayesinde olan Fethullah Gülen liderliğindeki FETÖ bu görevi komplolar ve kumpas davalarıyla yerine getirdi. ABD’nin intikamı acı oldu ama laik, demokratik, sosyal hukuk devletine inanan ve anti – emperyalist çizgiden sapmayan kitlenin her türlü kötü koşula rağmen ayakta kalmasına engel olamadı.